Hayat çözülmesi gereken bir sorun değildir, yaşanması gereken bir gerçekliktir.
– Soren Kierkegaard
Varoluşçu yaklaşım; davranış ve psikanaliz terapisine tepki olarak doğan, kuram ve teorinin aksine kesin kurallar barındırmayan bir felsefi yaklaşımdır. Her duruma karşı olabilen ve her durumu yansıtabilen varoluşçu felsefenin odağında, öznellik ve bireycilik bulunur. Bu nedenle özellikle modern dünyada kendini yalnız ve mutsuz hisseden birey varoluşçu yaklaşımın temelini oluşturur. Bireyin benlik kazanmasında, kendini tanımasında ve bilincinin farkına varmasında etkili bir tedavi olarak devreye girer.
Varoluşçu Terapinin Özellikleri Nelerdir?
Varoluşçu terapi, temelleri varoluşçuluk felsefesine dayanan ve geçmiş, şimdiki ve gelecek zamana bir arada odaklanan bir terapi çeşididir. İnsanın doğası gereği var olan ve deneyimleri ile birlikte gelen benlik, sorumluluk, özgürlük, yas, ölüm gibi konuların tümü varoluşçu yaklaşımın kapsamına girer. Herkesin bir şekilde kaygı yaşadığını kabul eden varoluşçu terapi, bireyin varlığından kaynaklanan her türlü konuya odaklanabilen dinamik bir yaklaşımdır. Diğer tekniklerden en büyük farkı ise depresyon, kaygı ve anksiyete gibi sorunları kişiliğin gelişmesinin doğal bir parçası olarak yorumlamasıdır. Bu nedenle kişinin mevcut sorunlarla ve psikolojik süreçlerle mücadele etmesine yardımcı olur, bütün deneyimi ise kendi tanıyarak olgunlaşma olarak görür.
Belirli bir tutuma sahip olan varoluşçu terapinin temelinde şu iki kavram bulunur:
Otantik Olmayan Mod
Bireyin, hayatı kendisi gibi değil de anonim bir hayat gibi yaşadığını kabul eder. Bu durumda kişi kendisi olmak için herhangi bir sorumluluk almak yerine, dışarıdan gelen tepkileri kabul ederek yaşar ve kendisinden beklenenlere razı olur. Genel olarak günü kurtarma döngüsüne girmiştir ve olayları sorgulamaktan kaçınır, sonuç olarak geleneklere bağlı ve sahte bir emniyet duygusu içinde yaşantısını sürdürür.
Otantik Mod
Otantik olmayan modun aksine, kişinin kendi hayatı adına doğrudan sorumluluk aldığı durumdur. Kişinin kendi hayatına sahip çıkması olarak tanımlanabilir. Kişinin kendisi olma algısının ağır basması ile birlikte dünyaya uyum sağlama çabası ikinci plana geriler ve benlikten kaynaklanan sorumluluklar karşısında bilinç kazanma düşüncesi devreye girer. Bu durumda kişi önce kendisine karşı sorumludur ve kendi varoluşçuluğunu ortaya koymak ister.
Tamamen otantik olmak mümkün olmasa da varoluşçu terapi, genel olarak bu iki kavram arasına sıkışan bireyi kendine karşı dürüst davranmaya davet eder ve yitirilen benliğini bulması konusunda teşvik eder. Bu nedenle anlık yaşantılara odaklanarak kişinin kendi hayatı üzerine yeniden düşünmesini sağlar.
Varoluşçu Terapinin Hedefleri
Varoluşçu terapinin temel hedefi, bireyi sürdüğü hayat üzerine düşünmeye teşvik ederek farklı alternatifler hakkında bilinçlendirmektir. Bu sayede kişideki karar alma mekanizmasını devreye sokar, cesareti artırır ve harekete geçme konusundaki engelleri anlamlandırmaya çalışır. Diğer amaçları ise şunlardır:
- Bireyin sorumluluk kabul etmesini sağlamaya odaklanır ve yaşadığı ruhsal çatışmalar karşısında kendi kendine çözüm üretmesini kolaylaştırır. Böylece kendinde mevcut farklı düşünce hallerini keşfeden kişi, durumu değiştirme gücüne sahip olduğunun bilincine varır.
- Çevresel, ailesel ve toplumsal zorunlulukların altında sıkışıp kalan bireyi kendi isteklerine getirmeye yardımcı olur. Kişiye, kendisi istemediği halde dayatılan durumlardan sıyrılma ve hayatında istediği rolü kendi başına bulma imkanı tanır. Bu sayede kişide bilinçli bir değişim kaydetmeyi hedefler.
- Kişideki özgürlük tutumunu pekiştirerek yaşam amacına ulaşmasına katkı sağlar. Kendi kişiliği hakkında fikir ve bilinç sahibi olan birey, hayatta ne yapacağı konusunda daha net bir tavır takınır. Böylece kendi kimliğini bularak ona sahip çıkar.
- Kişinin kendisiyle temas etmesini sağlarken imkan ve kısıtlamalar hakkında bilinçlenmesine de destek olur.
- Bütün süreç bireydeki yaşadığı duyguları anlamlandırmasını amaçlar. Kendi varoluşunu keşfeden kişi, aynı zamanda ölüm ve yaşam bilincine de sahip olur ve bazı şeyleri daha kolay anlamlandırmaya başlar.
Varoluşçu terapi sayesinde; kişi kendine daha dürüst bir şekilde bakma imkanı sağlayabilir. Kişinin yaşadığı, karşılaştığı durumlar karşısında kendi sorumluluğunu görmesi kolaylaşabilir. Terapi sürecinde temel amaç değişim değil, kişinin deneyimlerini, duygularını anlamlandırmasıdır. Değişim süreç içerisinde kendiliğinden gerçekleşebilir.
Varoluşçu Terapi Teknikleri
Varoluşçu terapide, kişinin ihtiyacına göre uygulanabilecek birden fazla teknik mevcuttur. Her birey kendi varlığını farklı biçimde inşa ettiğinden ve her bireydeki farkındalık ile bilinç düzeyi değişiklik gösterdiğinden, süreç tamamen kişiye özeldir. Terapide kullanılan en önemli teknik fenomenolojidir. Terapist sorular sorarak danışanın deneyimini açmasını sağlar. Uygulanabilecek yöntemlerden bazıları ise şunlardır:
- Sözsüz davranışlara odaklanma
- Kendini açıkça ifade etme
- Odağı dış dünyaya yönlendirme
- Varoluşçu grup terapisi
- Varoluşçu çift terapisi
- Rüya analizi
- Logoterapi
- Dasein analizi
Bu yöntemlerin bazıları Varoluşçu Analizin farklı akımlarına örnek olarak gösterilebilir.
Varoluşçu Terapi Öncesi Hazırlık Nasıl Olmalı?
Varoluşçu terapi; danışan ve psikolog arasında düzenlenen bir ön görüşme sonrasında ortaya çıkan gereksinimler doğrultusunda planlanır. Bu görüşme genellikle klinik ortamda ve yüz yüze planlanır fakat online olarak da gerçekleştirilebilir. Genel hedefler bakımından her iki yöntem de benzerdir ve belirli bir ön hazırlık gerektirmez. Genellikle 1-2 haftada bir düzenlenen her seans sonunda, bireyde adım adım gelişme kaydedilir.
Varoluşçu terapide kişi dürtüleri tarafından yönetilen biri olmanın aksine, duygusal olarak acı çeken bir varlık kabul edilir. Dolayısıyla yaşanan problemler de kişiliğin bir parçasıdır. Bu anlamda pek çok psikoterapi yönteminden ayrılan varoluşçu tavır, çatışma kaynağını geçmişte aramak yerine doğrudan hayatın kendine odaklanarak bireyin farkındalığını artırmayı hedefler. Bu kadar derinlemesine incelenen ve sorgulanan bir hayat, kişinin kendi bilinci üzerinde kayda değer olumlu tepkilere yol açar.
Özgürlük, ölüm, yaşam ve izolasyon gibi kavramları ele alan varoluşçu terapi; bireyin yaşadığını amaçsızlık, sıkkınlık ve kaygı hislerini anlamlandırmaya çalışır. Bunu da eyleme geçme ve sorumluluk kabul etme yöntemlerine başvurarak yapar; en temelde ise özgürlükten ve farkındalıktan kaçış olmadığını vurgular. Gelişimin, özgürlüğün güzel ve korku verici tarafıyla yüzleşerek mümkün olduğu fikrini savunur ve bireyin ne yaptığının farkına vararak kendi hayatına daha sahip çıkarak yaşamasını amaçlar.